Projemiz Tübitak Bölge 2.si oldu

Biyoloji Öğretmenimiz Pınar Karakaş SARI danışmanlığında 11/C sınıfı öğrencilerimizden Ayşenur SERT ve Merve YILMAZ tarafından hazırlanan biyoloji projemiz bu yıl 44.sü düzenlenen Tubitak Ortaöğretim Öğrencileri Arası Proje Yarışmasında Bölge Finallerinde İkinci oldu.

BİYOLOJİ PROJEMİZ TÜBİTAK BÖLGE 2.Sİ OLDU

Öğretmenimiz Pınar Karakaş Sarının yaptığı; 11/C Sınıfından Beyza Alkan ve Merve Akçayın hazırladığı proje Ankarada yapılan bölge finallerinde ikinci oldu. Proje ekibimizi bu başarısından dolayı kutluyoruz

Projemiz Doesefte Türkiye 3.sü oldu

Doğanata Eğitim ve Kültür Vakfının İzmir Üniversitesi sponsorluğunda düzenlediği 1. Doesef Araştırma Projeleri yarışmasında 11/C sınıfından Halil Aktaş ve Müge İşlinin projesi Türkiye 3.sü oldu

12 Mart 2012 Pazartesi

10 Yeni Farklı Tür

Dünya, akıl almayacak büyüklükte biyoçeşitliliğe ev sahipliği yapıyor. Bu çeşitliliği biraz daha aydınlatmak için her yıl araştırmacılar yüzlerce yeni türler tespit ediyor, tanımlandırıyor, adlandırıyor. Ama yetmiyor… Tahminler, daha on milyonlarca türün oralarda bir yerde saklandığını gösteriyor.
Bu karmaşık biyosferi çözmeye uğraşan bilim insanlarının araştırmalarına dikkat çekmek için oldukça ilgi çekici bir liste hazırlanıyor.  Liste, 2011 yılında, yeni bulunan en ilginç türleri sıralayıp, bir “ilk on” listesi oluşturuyor.
Bu kısa liste, Arizona State University’e bağlı olarak çalışan International Institute for Species Exploration (IISE) tarafından belirleniyor. Dünya çapında, bu kuruma bağlı taksonomistlerin oylarıyla belirlenen “2011′in en iyi 10 yeni türü” geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Bu listenin içinde, Titanik batığından bakterilerden, gece parlayanmantarlara kadar bir çok sıradışı canlı yer bulmuş. Hadi şimdi bu listeye göz atalım:

Adı Caerostris darwini olarak kaydedilen bu örümcek, kendisi ile ilgili bir özelliğinden ziyade, ördüğü devasa ağlarsayesinde ilk on’a girmeyi başarmış. Ördüğü dairesel ağlar (orb style), boyutları itibariyle diğer tüm örümcek ağlarından daha büyük. Öyle ki, araştırmacılar bu ağları bir nehrin üzerine köprü şeklinde örüldüğünü bile görmüşler. Uzunluğu 25 metreyi, alanı ise 3 metrekareyi bulan bu ağlar, aynı zamanda gücü ile sıradışı özelliğini ortaya koymuş.
Ağın fiziksel gücünü ölçen araştırmacılar, elde ettiği bulgulara göre, Caerostris darwini‘den elde edilen ağ, şu ana kadar bilinen en dayanıklı biyolojik materyallerden biri. Aynı boyuttaki Kevlar’dan (can yeleklerinde kullanılıyor)10 kat, daha önceki rekortmen örümcekten ise iki kat daha dayanıklı olduğu belirtiliyor. Darwin’s Bark Spider ile ilgili daha fazla bilgiye bu sayfadan ulaşabilirsiniz.

Brezilya‘nın tükenmekte olan Atlantik Ormanı‘nından kalan son parçaların birinde keşfedilen sıradışı bir mantarMycena luxaeterna ile tanışın. 24 saat boyunca gövdesinden parlak yeşil ışık saçan bu mantar, birçok taksonomistinilgisini çekmiş olacak ki, yüksek sayıda oy alarak,  listeye girmeyi başarmış.
Dünya’da yaklaşık 1.5 milyon kadar fungi türü olduğu tahmin ediliyor. Bu şekilde ışık saçabilen mantar sayısı isesadece 72Mycena luxaeterna ise bunların en parlaklarından biri. Bu sıradışı mantar üzerinde yapılan DNA analizleri, mantarlardaki biyolimünesans evrimi ile önemli bilgileri açığa çıkarabilir. Bu parlak mantar ile ilgilidaha fazla bilgiye bu sayfadan ulaşabilirsiniz.

Titanic Bacterium
Listeye girenlerin hepsi, çok-hücreli değil. İçlerinde Halomonas titanicae gibi tek hücreli bakteriler de bulunuyor. İsmi size oldukça tanıdık gelecektir. 2010 yılında tespit edilen bu organizma, ilk defa Titanik batığının üzerindenizole edilmiş. Bu sebeple, bu adı almış. Diğer mikroorganizmalar ile birlikte, geminin metal yüzeylerinde yaşayan bu organizma, Titanik’in gün geçtikçe yok olmasından da sorumlu.

Psathyrella aquatica adını taşıyan bu mantarlar, su altında hayatını sürdürebilen, bilinen ilk mantar türü olma özelliğini taşıyor. Bu yeni organizma, mantarların hiç de tahmin edilmeyen habitatlarda yaşayacak şekildeevrimleşebildiğini gösteriyor. Bu sıradışı su altı mantarı ile ilgili video görüntülerine bu adresten ulaşabilirsiniz.

Yabancı kaynaklarda “pancake fish” olarak geçse de kişisel olarak gözlemeye benzettiğim bu balığın gerçek adıHalieutichthys intermedius olarak geçiyor. 2010 yılında, Meksika körfezinde meydana gelen büyük petrol sızıntısı sırasında şans eseri keşfedilen bu balık, sıradışı şekli yüzünden CNN de dahil olmak üzere birçok basın kuruluşu tarafından haber yapılmış.
Liste, birbirinden ilginç 10 türü barındırıyor. Bu yazıda, bunlardansadece 5 tanesi yer alıyor. Tam listeye ve diğer türlere ait ayrıntılı bilgilere IISE’in kendi sitesinden ulaşabilirsiniz. Türlerin bulunduğu yerleri Google Maps üzerinde görüldüğü bağlantıya daburadan ulaşabilirsiniz.
Aynı sayfadan önceki yıllara ait “İlk On” listelerine ulaşabilirsiniz. 2011′in en iyi listesi belirlenirken, kurum, 2012 için adayları belirlemeye başladıBu adresten dilerseniz, dilediğiniz yeni türü aday gösterebilirsiniz.
Kaynak: biyorss.com

9 Mart 2012 Cuma

Yeni Klorofil Türü Kırmızının Ötesindeki Işığı Kullanabiliyor

Yeni keşfedilen klorofil türü, bilinen hiç bir klorofilin yapamadığını yapıyor. Görünen ışık spektrumunun ötesine geçip, diğer fotosentetik canlılar tarafından kullanılmayan dalgaboylarındaki ışığı absorblayabiliyor. Bu yeni pigmentin endüstriyel olarak kullanılmasıyla biyoyakıt üreten alglerin üretim potansiyelinin artırılacağıdüşünülüyor. Washington Üniversitesi’nden biyokimyager Robert Blankenship’e göre, bu oldukça önemli bir buluş. Öyle ki, oksijen üreten canlılar ile ilgili yapılan çalışmalarda, son 60 yıldır ilk defa yeni bir klorofil türütanımlanıyor.
chlorophyll f” olarak adlandırılan yeni pigment, optimum olarak 706 nm dalgaboyundaki ışığı absorbluyor. Bu dalga boyu da görünen ışığın sınırı olan kırmızının biraz ötesine denk geliyor. Çalışma, Science dergisinin 19 Ağustos sayısında yayınlandı. Klorofilin bu sıradışı özelliğinin, kimyasal yapısındaki küçük bir değişiklik sebebiyle gerçekleştiği söyleniyor. (Klorofilin ikinci karbonundaki formil grubunun varlığı bu sıradışı sonuca sebep oluyormuş.)
Klorofil f’e sahip canlıların, bu şekilde “sınır ötesi fotosentez” yapmalarının da önemli bir sebebi var. Araştırmacılar, diğer fotosentez yapan canlıların altında yaşayan bu organizmaların, diğer canlılar tarafındanabsorbe edilmeyen bu kızılötesi dalga boyunu kullandıklarını tahmin ediyor. Bu sayede, fotosentetik canlılar arasındaki rekabet de azalıyor.
Araştırmayı yöneten Min Chen (Moleküler Biyolog / Sydney Üniversitesi), çok küçük bir moleküler değişikliğin, pigmentte bu denli kritik bir özelliği oluşturmasının ilgi çekici olduğunu belirtiyor. Chen ve araştırma takımı, bu özel klorofilleri Avustralya‘nın batısındaki Hamelin Pool‘daki stromatolit’lerden elde etmişler.
Bu çalışmadan önce, bilinen sadece 4 klorofil türü (klorofil a, b, c ve d) bulunmaktaydı. Bunlardan klorofil a olarak geçen, çoğumuzun bildiği, alg ve daha yüksek bitkilere  yeşil rengini veren pigment.  Klorofil a, yaklaşık 465 nmdalgaboyundaki ışığı absorblayıp, 665 nm‘de (665 nm = yeşil renk) geri yansıtıyor. (Işığın dalga boyunun artması, enerjisinin bir kısmının tüketildiğini gösterir.) Kloroplast b ve c ise klorofil a’nın absorbladığı dalgaboyuna yakın alanda (697 nm’de) absorblama yapıyor. Klorofil b ve c genellikle cyanobakteria’da bulunuyor.
Klorofil f ile fotosentezin çalışma potansiyeli çok daha genişlemiş durumda. California Üniversitesi’nden  Krishna Niyogi, bulunan bu klorofil türünün en çok biyoyakıt üretiminde işimize yarayacağını belirtiyor. Yeni klorofil türü, doğrudan stromatolit’lerden elde edildiği için, hangi organizmada bulunduğu henüz bilinmiyor. Araştırmanın bundan sonraki basamağında, klorofil f’in kaynağı araştırılacak, ancak eldeki veriler kaynağın filamentous cyanobacterium‘u işaret ediyor.

Kaynak: biyorss.com

 

öğretmenlerimizi hazırladığı ders notları için tıklayınız